ilk aşık olduğum zamanları hatırlamaya çalışıyorum ama bir türlü anımsayamıyorum. ilk kız arkadaşım çok erken, çocukken olmuştu. adını bir ara hatırıma getirmiştim ama ondan sonra yine unuttum. ki o zamanlar sorsanız “ömrümün sonuna kadar seni seveceğim” serenatları kesin havada uçuşuyordur. buna eminim. Continue reading →
Tag / fıratcan şahin
8 – dizi.
şimdilerde bir dizi diziler türedi. bizim çocuklar dizlerinin üzerinde diz dize göz göze ağızlarını açar oldular. belirli saatlerde sürekli vardır, bir koltuğa dizilir, izlerler dizilerini. kimi sahnelerde hüzünlendiklerini görürken, reklam aralarından sonraki sahnelerde dizlerini döverler. niye?
7 – duygu.
duyguların duygusuzlaştığı zamanların içinde yaşamak da zormuş. düşünebiliyor musun? düşünmene gerek yok aslında. ya yaşıyorsun ya da o odanın içinden bir zamanlar geçtin veya geçiyorsun. kimileri duygularına esir oluyor birilerini görünce, kimilerine de duygu deyince “sevgilisi var mı?” diye sormadan edemiyor. Continue reading →
6 – samimiyet.
ah, nerede kaldı o eski samimiyetler. şimdi nereden tutsan öbüründen kopacak samimiyetsiz samimiyetteki insanlarla dolmuş ortalık. o yüzden çok fazla arkadaşım yoktur. az insan çok huzur derken diğer yandan da çok huzur, çok çok samimiyetli insanlara denk gelmenizi sağlayabilir.
5 – yalan.
artık dünyanın çivisi çıkmış diyorlar. haklılar da. bence yani. içimden bağıra bağıra “bu ne dünya kardeşim, yalan söyleyen söyleyene” diye bağırasım var. ama duyan kulaklara değen sesler, kör kalplere görünmediği sürece boşuna efor sarf edilmiş olur. çok mu zor yalan olmadan yaşamak? beyazını bırak, toz pembesi bile ne için var ki? hem yalan söyleyerek sadece politikacılar bir yere gelir. izlediklerinize, gördüklerinize, şahit olduklarınıza o kadar fazla takılmayın. eğer politika ile ilgilenmiyorsanız pembe yalanların bile bir hayrını göremezsiniz. sizden, sizi çalar. sevdiklerinizden sevginizi bile çalmaya kadar gider. ucunu kaptırırsanız bir süre sonra seni bile kendinden çalar. yalnızlaşırsın. tek başına kalırsın. ve kocaman şehirlerde, kalabalık insanların içinde bile yalnız başına kalırsın. Continue reading →
4 – sarıl.
fazlasıyla mutlu olmaya ihtiyacımız var. bence mutluluğun ilk nefes alışları bir sarılma ile başlıyor. bir insan, bir diğerine o kadar sıkı sarılsın ki, dünyalık bütün ihtiyaçları yok sayılsın. ya da o kadar içten olsun ki bu sarılmak, iki beden birbirinin kalp atışını tende hissettiği zamanlar, hiç ihtiyaç olmasın dünyalık şeylere. mesela sarıldığında istemsizce ciğerlerine nefesi bol bol çekiyorsan onunda vardır bir sebebi. çünkü göğsünün solunda kalp var, sağında yok. sarıldığının karşındakinin kalbi senin boşluğunu doldurduğunu hissettiğin zaman o nefes çekişlerdeki tadı çok iyi anlayacaksın. sence sarılmak o kadar basit bir eylem mi? değil! Continue reading →
3 – söz.
insana “söz, yine baharlar gelecek, sana söz ışık sönmeyeceeeek.” gibi sözler vermeyin. yiyebileceği kadar yemeği tabağına almalı, yiyemeyeceği tabağı önüne almamalı. yoksa oturduğu yerden kalkamaz insan. Continue reading →
2 – kahkaha.
bir gün hepimiz öleceğiz. ve şimdi hissettiğimiz, duyguları veya anıları bir daha böylesine hiç yaşayamayacağız.
1 – güven.
sular altında kalmış ya da örselenmiş bir duygu benim için güven. yani ne için veya hangi alanlarda bize lazım olacağını çoğu insan bilmiyor gibi. sence de öyle değil mi? kimseye soramadık da biz bu güveni gerçek hayatta nerede kullanacağız diye. Continue reading →